Thursday, May 11, 2006

Haftasonu Zonguldak'taydım

Dediğim gibi , haftasonu Zonguldak'a gittim . 5-Mayıs cuma günü depoyu fulleyip yola çıktım . Devrek'e geldiğimde Hayri'yi aramak farz oldu . Tabi , Hayri her zamanki gibi kapsama alanı dışında olduğundan kendisine ulaşamadım . Hayri , askerden arkadaşım . Filyos Çayı üzerine ikinci bir köprü yapıyorlar ; bizim inşaat mühendisi de oranın denetiminden sorumlu .
Akşam eve geldiğimde şunu farkettim ; aslında Zonguldak , Ankara'ya çok yakın . İlk defa kendi arabamla geldiğim için belki de bunu yeni farkediyorum . Düşünsenize ; sadece 3 saatte gidiyorsunuz . Hiç birşey . Ankara'da , Oran'dan Sincan'a 1 saatte gidiyorsunuz .
Gelir gelmez , Devrek'ten aldığım simitlerle kahvaltı türü birşey yapmak istedim . O sırada ağbim geldi ve "Fazla yeme , yemeğe davetliyiz " dedi . Meğer Halim ağbi balık sofrasını hazırlatmış , bizi bekliyor . Kaçar mı ? Kaçmaz .
Gara giden yol üzerinde DVD satan bir dükkanın ikinci katında tam bir Çilingir Sofrası bizi bekliyordu . Çupra Buğlama ve rakı ve de isteyene beyaz şarap ... Gece 23:00 e kadar oturduk , dükkanın kapanması gerekiyordu çünkü .
Ertesi gün Mustafa'ya uğradım . Bizim kuzen Zonguldak piyasasını kapmış desem yeridir , tanımadığı kimse kalmamış . Bilgisayarın ekran koruyucusu çok anlamlıydı doğrusu . Küçük Efe'nin fotosu ... Bence bir dayının yeğenine gösterdiği sevginin gerçek bir ifadesi . Ordan Nermin'e gittim . Nermin her zamanki gibi güler yüzlü . Sigorta sektörü tam da onun işi , zaten müşteriler de bunun farkında .
Aynı günün akşamı teyzem ,eniştem , Mustafa ve Nermin ve de bizimkiler hep beraber Zeynep'te toplandık . Annemin Hıdırellez'e olan başka türlü bir sevgisi vardır ; her zaman bir gül ağacı bulur :)) 6-Mayıs'ın hakkını verdik yani . Harika bir sofra .
Pazar günü sabahtan kararımızı verdik ; Ereğli'ye gidilecek . Hava istediğimiz gibi değil ; yağışlı , yani tipik bir Karadeniz günü . Ereğli'de biraz turladıktan sonra tabi ki pideciye gittik . Aslında pidecinin yeri çok sıradan , ancak Karadeniz Pidesi'ni (bazıları Samsun Pidesi demeyi tercih eder) gerçekten iyi yapıyorlar . Dönüşte annemin doğa sevgisi yine kendini gösterdi ve yolun kenarında bulduğu Avu çiçeklerinden biraz topladı . Malesef Osmanlı Çileği (Ereğli Çileği) bulamadık , zaten onun için erken . 1-2 hafta sonra ancak çıkar .
Akşam Gökhan , ağbim ve ben Pasha'ya gittik . Meğer orayı bizim kolejden Alev işletiyormuş . Alev'le de böylece tanışmış oldum . Sıla'yı da yıllar sonra gördüm . Gece 24:00 gibi mekandan ayrıldık ve ağbimi eve bıraktıktan sonra Gökhan'ın evine gittik . Asuman teyzeyi yıllar sonra görmek , hem de 8 yıl sonra görmek ilaç gibi geldi . Bendeki değişikliğe çok şaşırdı doğal olarak . Evleri tek kelimeyle harika . Bir apartmanın en üst katı ve geniş bir terasın tam ortasında . Deniz ve liman olduğu gibi görünüyor . Ankara'nın en güzel evi onun yanında sönük kalır . Deniz , deniz , deniz ...
8-Mayıs benim için dönüş günü , ertesi gün nöbetim var . Öğlen Zeynep'le buluşup As Urfa'da kebabımızı yedik . Derken eve gittim ve üstümü değiştirip yola çıktım .
Keyifli bir haftasonuydu .

No comments: