Thursday, April 06, 2006

4 Nisan

Beypazarı Devlet Hastanesi Acil Servisi'ne transfer olduğum gün yani . "Hızır Acil'in rahatlığı varken , niye Acil Servis ? " , diye soranlara söyleyecek mantıklı bir nedenim yok tabii . Zaten bunun için benim fikrimi soran da yok doğrusu . İl Sağlık Müdürlüğü'nün takdiri dersek daha doğru olur .
İlk gün her zaman zordur ; ancak 2 senedir hastanenin bir köşesinde , hastaneden bağımsız , kendi işiyle uğraşan ve de hastanenin bütün nimetlerinden faydalanan bir kişi için tabii ki hiç de zor olmadı . Acilin kadrosunu zaten tanıyor idim . Dr. Mutlu ile beraber nöbetçi idik . Sabah Mutlu'ya , " Sen otur , ben başlıyım " dedim .
Derken hastalar bir film şeridi gibi önümden geçmeye başladı . Muayene odasını bu şekilde anlatan kaç doktor vardır acaba :)) Kanalizasyon çukuruna düşen ve kolunu kıran yaşlı bir amca , neresine dokunsam ağrıdığını söyleyen yaşlı psikiyatrik bir teyzemiz , tansiyon şikayeti olan orta yaş üstü beyler ve bayanlar , kulağı ağrıyan ya da ateşi olan ya da öksüren çocuklar , köyde odun keserken odunun üzerine düşen ve göğsünde 10 cm'lik bir kesi ile gelen köylü , hastalandığında kendini tedavi etmek için kafasına göre ilaç kullanan ve malesef başarılı olamayan Yüksek İhtisas'dan bir hemşire , vesaire vesaire ... Bu arada beni ilk defa gören ve şaşıran represantlar .
Gelelim nöbetin en güzel anına ; Hoşgeldin Partisi ! Hemşirelerden Derya ve Özgür'ün öncülük ettiği , hastalardan uzak , sağlık memurlarının odasında yapılan , baklavalı ve dondurmalı yarım saatlik bir mola . Bütün acil orda . Benim paramedik Abdullah ve ATT Serkan da orda .
Bitmedi ! Nöbet çıkışı , yani 5-Nisan sabahı 112'den doktor arkadaşlarla gittiğimiz piknik . Şahinur , Enes , Özgür ve eşi Cevher ve ben . Köroğlu Dağları'nın eteğindeki Karabire Köyü yakınında , asırlık söğüt ağaçlarıyla dolu , içinden küçük bir derenin geçtiği yeşil bir vadi . Henüz saat 12:00 civarı .
Gelir gelmez güzel bir kahvaltı yaptık . Ardından badminton . Sonra bir okey partisi . Derken herşeyi olduğu gibi arkamızda bırakıp kısa bir tracking yaptık . Karlı dağların yanındaki küçük tepeye çıktığımızda tabii ki bolca fotoğraf çektik . Manzara çok iyi . Yeterli kalori harcadığımıza kanaat getirince oturduk mangalın başına . Mangalın keyfi başka tabii . Biraz ilerimizde köhne bir tahterevalli vardı . Üzerinde tepindik durduk , harbiden .
Çay , kahve ... Derken , güneşin tepenin ardından kaybolması .
Eve geldiğimde çoktan gece olmuştu . Uzun zamandır bu kadar keyifli vakit geçirmemiştim .

3 comments:

Mine said...

Ben varken böyle bir piknik yapmayın,ayrılınca yapın.Sonra da ballandıra ballandıra anlatın.Bir de fotograf koysaydın tam olacakmış Timur:)

Mine said...

Yeni işin hayırlı olsun Timur.Hasta muayene ettiğin satırları okurken,acilde çalıştığım günler gözümün önünden film şeridi gibi geçti.Bence bu blog sayesinde enteresan vakaları bizimle paylaş.Ben onca yıllık anılarımı biryerlere yazmadığım için pişmanım.
Kolay gelsin:)

vintage biscuit said...

bi dr bloguna benziyo bu :))